top of page

‘’Uyum Sağlama’’ Kaygısının Getirdiği Felaket

Güncelleme tarihi: 7 Şub



Dinle: "Uyum Sağlama" Kaygısının Getirdiği Felaket- Yaşam Kılavuzu

‘’Uyum sağlamak’’ ne kadar güven verici, rahatlatıcı bir fiil değil mi?


‘’Uyum sağlayanlar’’ ne kadar güvenilir, dostane, sevilesi kişiler değil mi?


Evet, bize öyle öğretildi.


Henüz küçük bir çocukken uyum sağlamanın ne denli önemli olduğu, uyum sağladıkça sevileceğimiz, uyum sağladıkça insanlarla bağ kuracağımız öğretildi.


Büyüdük, yine hiçbir şey değişmedi.


‘’Bir şeyler yanlış’’ dediğimizde ‘’Huzur istiyorsan bu düzene uyum sağlayacaksın.’’ dendi.

Ancak uyum sağladıkça kendimizden uzaklaşacağımızdan, özgürlüğümüzü yitireceğimizden kimse bahsetmedi.


Herkes ne düşünüyorsa onu düşündük, herkes ne konuşuyorsa onu konuştuk, herkes nasıl davranıyorsa öyle davrandık.


Peki uyum sağlamak, anlaşmak bizi huzura mı götürüyor yoksa felakete mi?

‘’Yeryüzündeki bütün sefalete, adaletsizliğe ve mutsuzluğa rağmen, kendi kendimizi ve öteki türleri yok ettiğimiz bir dünyada yaşıyor olmamıza rağmen, kurulu düzenle, kitaplarla ve birbirimizle uyuşmayı sürdürürüz. Hep birlikte uyum içinde yaşamaya devam ederiz. Oysa anlaşmanın getirdiği yalancı uyum duygusu, bizi felakete götüren rayları sağlamlaştırır.’’ -Gündüz Vassaf

Vassaf’ın değindiği nokta çok değerli.


Kabul görme kaygısı ile ses çıkartmadığımız, idare ettiğimiz her şey eninde sonunda bir felaket olarak dönüyor bize.


Kendi felaketimizi kendimiz hazırlıyoruz aslında, başka hiçkimse değil.


Uyum SaÄŸlamak Zorunda DeÄŸiliz


İçinde yaşadığınız düzenden, etrafınızdaki insanlardan, kabul gören değerlerden memnunsanız buyrun uyum sağlayın.


Ancak en ufak bir rahatsızlığınız varsa ve uyum sağlamaya devam ediyorsanız, siz bir suçlusunuz, siz bir yalancısınız.


Uyum sağlamaya devam ettiğiniz müddetçe hiçbir şey değişmeyecek. Sonuçlar da cevaplar da hep aynı olacak.


Memnun değilseniz ve bir şeyler değişsin istiyorsanız farklılık ateşini körükleyenlerden birisi de neden siz olmayasınız?


O halde Mina Urgan’ın ifadeleriyle bitirelim yazıyı:


‘’Çağımıza uymak zorundayız palavrasına da hiç mi hiç inanmıyorum. Eğer yaşadığım çağın en yüce ideali köşeyi dönmekse, eğer yaşadığım çağ toplumsal adaletsizlik üzerine kuruluysa; eğer yaşadığım çağ inandığım her şeyi yadsıyorsa; bayalık ve çirkinlik egemense, ben böyle bir çağa neden ayak uydurmak zorunda kalayım?’’

6 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page